EĞİTİMİN YAŞI YOKTUR!

Bir gün bir adam bir Pedagoga şöyle bir soru sorar:
“Çocuğumun eğitimine kaç yaşında başlamalıyım?”
Pedagog:
“Çocuğunuz kaç yaşında?” diye sorar.
Adam:
“Bir yaşında,” der.
Pedagogun cevabı çok çarpıcı olur:
“Bir sene geç kalmışsın dostum!” der.

Çocuk yetiştirmek bir sanattır. Hem de dünyanın en zor, en yorucu fakat en güzel ve en keyif verici sanatıdır. Fakat şu iyi bilinmelidir ki çocuk yetiştirmekle, çocuk büyütmek arasında çok fark vardır. İkisi de aynı şey değildir, tıpkı bakmakla görmenin aynı şey olmadığı gibi. Biraz daha açıklayacak olursak, her bakan görecek diye bir şey yoktur ama görme eylemini gerçekleştirmek için mutlaka bakmak gerekir, ayrıca herkes aynı şeye bakabilir ama aynı şeyi göremez. Aradaki “ince detay” farkıdır.

Çocuğu yedirmek, içirmek, giydirmek, gezdirmek ise onu sadece büyütmektir. Çocuk yetiştirmek öyle göründüğü gibi kolay bir iş değildir. Tam tersine, çocuk yetiştirmek sevgi, bilgi, anlayış, sabır, hoşgörü ve sorumluluk gerektiren bir iştir. Bu işi yapmak içinde gerekli donanıma sahip olmak gerekmektedir. Aksi hâlde yapılan iş verimli olmaz.

Hiç kimse çocuğunu hayalindeki gibi dört dörtlük yetiştiremez. Çünkü dünyaya gözlerini açan her çocuğun doğuştan ve genetik olarak alınan özellikler olmasına karşın her çocuğun ayrı bir fiziksel yapısı, kişilik özelliği, psikososyal özellikleri, anlayışı, duygusal yapısı, zekâ kapasitesi ve ruhsal gelişimi bulunmaktadır. Bütün bu özellikler, aile ortamı, okul ve devamlı değişen çevre şartları ile etkileşince ortaya birçok yönü ile anne babadan farklı bir biyopsikososyal yapı ortaya çıkmaktadır. Önemli olan çocuğunuzun iyi bir eğitimi için elinizden gelenin en iyisini yapmanızdır. Çünkü yapılan araştırmalarda başarılı çocukların genelde eğitimli, kültürlü, ilgili, huzurlu ailelerden çıktığı, başarısız ve problemli çocukların ise; parçalanmış, problemli, ilgisiz, kültürsüz aile ortamlarından çıktığı görülmüştür.

Sonuç olarak; çocuğunuzun yaşamını sağlıklı bir biçimde sürdürebilmesi, özgüveni yüksek bir birey olabilmesi, dış dünyaya açılabilmek için gereksinim duyduğu deneyimleri kazanabilmesi ve insan ilişkilerini kurma becerisine sahip olabilmesi için siz anne ve babalarına ihtiyaçları olduğunu unutmayalım. Daha sağlıklı, mutlu ve başarılı insan yetiştirmemiz, huzurlu ve mutlu bir aile ortamını sağlamamızla mümkün olacaktır.
Bu çalışmanın hedefi tüm anne ve babaların, çocuklarını daha iyi anlamalarını, tanımalarını ve onlarla sağlıklı ilişkiler kurabilmelerini sağlamaktır. Umarım bu kitap tüm anne ve babalara yararlı olur.

 

EĞİTİMİN ANLAMI VE ÖNEMİ

EĞİTİMİN ANLAMI

Eğitim; en basit anlamıyla davranışları değiştirme sanatıdır. Yani bireyde istendik davranışların yerleşmesi, olumsuz davranışların sonlandırılması amacıyla sürdürülen sistematik bir programdır.
Çağdaş bilimsel anlayışa göre eğitim; bireyin bedensel, duygusal, düşünsel ve sosyal yeteneklerinin kendisi ve toplumu için en uygun şekilde gelişmesi oluşumudur. Kısacası bireyin her yönüyle bir bütün olarak kendisi ve toplumu için en uygun düzeyde geliştirilmesi sürecidir. Bir Çin Atasözü eğitimin önemini doğru bir biçimde tespit etmektedir:

• Eğer bir yıl ötesi için planlıyorsanız hububat ekin,
• Eğer on yıl ötesi için planlıyorsanız, ağaç dikin,
• Eğer bin yıl ötesi için planlıyorsanız, insanlar ekin, işte eğitim insan vasıtasıyladır ki insanlar ekilir ve asırlar inşa edilir.

Çoğu kişiler eğitimin yalnız okul hayatına özgü olduğunu düşünürler. Oysa, gerçek eğitimin büyük kısmı okul hayatının dışında kazanılır. Yemekten giyinmeye, yürümeden konuşmaya, dinî inançlarından toplum sevgisine kadar, eğitimin çoğu okul hayatının dışında kazanılır. Eğitim doğumla başlar, türlü biçimler altında, ölünceye kadar sürer.
Bir atasözü vardır. “Eğitim sadece doğruları söylemek değil bizzat doğruları yapmaktır.” Eğitim yalnız birçok şeyleri öğrenmek demekte değildir. Asıl önemli olan, herhangi bir gerçeği öğrenmekle birlikte bunun nedenini de anlamaktır. Örneğin, eğitimsiz bir kimse, yalan söylemenin ahlâksızlık olduğunu bilir fakat sınavda kopya çekmenin ahlâksızlık olduğunu bilmeyebilir. Oysa, yeteri kadar eğitim görmüş bir kimse, kopya çekmenin de yalan söylemek kadar ahlâksızlık olduğunu düşünür; çünkü kopya çekmenin kötü bir davranış olduğunu, insanı tembelliğe sürüklediğini ve bir başkasının hakkını gasp ettiğini bilir ve böylece olayın nedenini öğrenmiş olur. Bunu, karşılaştığı her yeni duruma kendiliğinden uygulayabilir, herhangi bir davranışın ahlâk kurallarına uygun olup olmadığını kestirebilir. Eğitimsiz yani câhil insan ise bunu yapamaz.
İşte, bunun gibi, öğrenilecek pek çok şey vardır. Bunların bir kısmı ailede, bir kısmı okulda ve bir kısmıda çevrede öğrenilir.

EĞİTİMİN AMACI VE ÖNEMİ

Almanya’da bir Lise Müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş.
“Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar…
Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur:

• Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın!
• Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin.
• Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”

Lise Müdürünün her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine gönderdiği mektup eğitim ve öğretimin önemini çok iyi bir şekilde anlatmaktadır.
Eğitimin ilk hedefi “çağdaş insan” yaratmak olmalıdır. Çağdaş insan yetiştirmek ancak ve ancak çağdaş eğitim ile mümkündür.
Çağdaş eğitimin genel amacı; bedence, ruhça sağlıklı, topluma etkin şekilde uyabilen insanlar yetiştirmektir. Diğer bir deyişle toplumsal, çevresel koşullara sorgulamadan aynen uymak ve sürdürmek (edilgen uyum) yerine toplumu ileri götürebilecek, geliştirebilecek değişimleri de sağlayabilecek (etken uyum) bireyler yetiştirmektir. Bu genel amacı çözümlediğimizde çağdaş eğitimin amacının özet olarak, bireyin “kendisi için” ve “toplumu için” yetiştirmek olduğu görülmektedir.
Bireyi kendisi için yetiştirmek:
Eğitimde amaç bireyin önce “kendisi için” yararlı ve gerekli donanımları kazanmasını sağlamaktır. Eğitim bunu gerçekleştirmek için şu alt amaçlara ulaşmaya çalışır.
• Bireyi bir meslek sahibi yapmak,
• Toplumsal uyumu sağlamak,
• Kendisini geliştirme olanakları sağlamak.
Bireyi toplum için yetiştirmek:
• Toplumun düzenini ve sürekliliğini sağlayacak iyi bir insan, iyi bir vatandaş olarak yetişmesini sağlamak,
• Toplumun ekonomik yaşamı için nitelikli insan gücünü sağlamak,
• Bireye iş yaşamında esnek gelişmeye açık, yaratıcı ve verimli olabilecek davranışlar kazandırmak.

Özetle çağdaş eğitimin amacı:
• Bireyin ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına, hukuka, demokrasiye, lâikliğe karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş bireyler olarak yetiştirmek.
• Beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek.
• İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak.

Bireysel ve toplumsal gelişimin olmazsa olmazı olan eğitim, neşter bıçağı gibidir. Neşter bıçağı genel olarak tıbbi amaçla (cerrahi de) ve kimi zaman çeşitli sanat ve zanaatlerde kesim yapmak için kullanılanılır. Bu bıçak ameliyathanedeki bir doktorun elinde can kurtarır. Bir de aklı yerinde olmayan bir câhilin elinde ise can alır.
Eğitimde böyledir. Yanlış ellerde, yanlış amaçlara yöneldiğinde, yanlış sonuçlar doğurabiliyor. Bu yüzden, eğitim konuları belli amaçlara göre ayarlanmazsa, yapılan iş gelişigüzel olur, istenen sonuç alınmaz.

 

Çocuk ve Eğitim

Dünyanın en zor ama en keyifli işidir, çocuk büyütmek ve yetiştirmek. Gelecekte uyumlu ve başarılı çocuklar yetiştirmek her anne ve babanın en büyük hâyâlidir. Fakat bu işi yapmak o kadar kolay değildir. Bunun için bilgi, sabır ve sorumluluk sahibi olmak gerekir. Örneğin, pazardan satın alınan bir tohumun, meyveye durması için toprağın hazırlanması, tohumun ekilmesi ve ondan sonra fidanın çimlenmesi beklendiği ve daha sonra fidanın bakımı, sulaması, gübrelemesi yapılıp yıllar sonra ağacın meyve vermesi gibi, çocuğu yetiştirmek de emek ister.
Şunu iyi bilmek gerekir ki, çocuk yetiştirmekle, çocuk büyütmek arasında çok fark vardır. İkisi de aynı şey değildir. Çocuğu yedirip içirmek, giydirip gezdirmek onu sadece büyütmektir. Çocuk yetiştirmek ise tıpkı fidan yetiştirmek gibi bilgi, sabır ve sorumluluk gerektiren bir iştir. Aksi halde çocuk yetiştirirken çocukta hemen bir şeylerin değişmesini beklemek, bugün ekilen tohumdan yarın meyve yemeyi beklemek gibi sadece boş bir hâyâldir.
Yine bir örnek daha vermek gerekirse, elimize hiç yazılıp, çizilmemiş beyaz bir kağıt ve bir de kalem alalım. Kağıda bir şeyler yazıp çizelim ve sonra yazıp çizdiğimizi silelim. Sonuç; kağıt eskisi gibi temiz değildir ve hâlâ silinti izleri görünmektedir. Çocukların beyinleri de bembeyaz kağıt gibi tertemizdir. Ne yazarsak o kalır. Tekrar silmek istediğimizde ise silinmez ve izi kalır. Yani çocuk yetiştirirken çok ama çok dikkatli olunmalıdır. Yapılan herhangi bir davranış ya da ağızdan çıkan herhangi bir söz çocuğun bedensel ve zihinsel gelişimini kötü yönde etkiliyebilir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, çocuk eğitimi çok hassas bir konudur. Çocuğun gerek kişiliğinin gelişimi, gerekse ruh ve beden sağlığı açısından ailenin önemi ve sorumlulukları son derece önemlidir. Çünkü, bugünkü çocuklar yarın büyüyecekler ve biz onlara geleceği emanet edeceğiz. Ailede ve okulda verilen eğitim sayesinde çocukların şahsiyeti ve karakteri şekillenecektir. Bizim onlara karşı her davranış şeklimiz, onların ruh dünyasını olumlu ya da olumsuz olarak etkileyecektir. Bu yüzden çocuklarımıza davranırken daha hassas olmalıyız.
Barış, sevgi dolu bir dünya kurmak istiyorsak, çocuğun kalbine sevgiyi, şefkati, merhameti yerleştirmek zorundayız. Bu da ancak çağdaş eğitimle mümkün olur. Kalbinde sevgi, şefkat ve merhamet olan insanlardan hiç kimseye zarar gelmez, aksine bu duygularla yetişen çocuklar, hem kendilerine ve ailelerine, hem de halkına ve dünyaya faydalı olan insanlar olurlar.

Mustafa Birgin

 

çocuklar ve kitaplar

Sevgili güzel insanlar,
Öncelikle hepinize sevgiler sunuyorum.
Sizlere çocukların ve kitapların hayatımızdaki yeri ve önemini kısaca anlatmaya çalışacağım.
Dünyada iki şeyi çok severim. Birincisi çocuklar, ikincisi de kitaplardır. Çocuklar bizim bugünümüz, yarınımız daha açıkçası ileride bizlerin yerini alacak olan büyüklerimizdir. Onlar en büyük eserimizdir. Onları yarına hazırlamak, hepimizin kutsal görevidir. Bu görevimizi eksiksiz yerine getirmek zorundayız. Çünkü yarınlar onların olacaktır.

Kitaplar ise bizleri güneş gibi ısıtıp aydınlatan çok değerli yapıtlardır. Yemek, içmek nasıl bedenimizin ihtiyacı ise, okumakta ruhumuzun vazgeçilmez bir ihtiyacıdır. Sıkıntımızı unutmak; hayatımızı, ruhumuzu, kafamızı, düşüncelerimizi ve fikirlerimizi aydınlatmak için mutlaka okumaya ihtiyacımız vardır.
Kitap, hiç şüphesiz fertlerin ve milletlerin hayatını değiştiren, yenileştiren ve ilerlemelerini sağlayan en önemli vasıtalardan biridir. Bizi maddi manevi yönden üstün kılan bilgiler, kitap sayfaları arasındadır. İyi kitap, insan da olumlu ilgilerin uyanıp gelişmesine yardım eder.
Hayatımın yarısı okumakla, yazmakla ve çocuklarla iletişim içinde geçti ve de gçiyor. Çocuklardan çok şey öğrendim. Doğru bildiğim birçok yanlışları çocukların sayesinde farkedebildim. Onlar benim hayatta gerçek öğretmenlerim oldu. Her zaman diyorum; “Keşke bu güzel dünyamızı çocuklar yönetseler!” Çünkü hepsinin tertemiz vicdanları vardır.Ne zaman bir araya gelseler, hemen kaynaşıp oynamaya ve paylaşmaya başlarlar. Kendi aralarında hemen yeni bir dünya kurarlar. Ne kavga, ne sömürü, ne sınıf ayrımı, ne de din, dil, ırk, mezhep, cinsiyet ayrımı yaparlar. Böyle bir utanç onlarda görülmez.Kısacası çocuklar ve kitaplar bizim en iyi rehberlerimiz yani öğretmenlerimizdir. Her ikisininde değerini çok iyi bilmeliyiz.
Eğer çocuklara ve kitaplara değer vermezsek yarınlara da umutla bakmamız mümkün değildir.Hepinize sağlıklı ve mutlu yaşamlar dileğimle.
Mustafa Birgin
Pedagog – Yazar